31 Ekim 2009 Cumartesi

Taşınmak

Sanırım blogu hafiften günlük olarak kullanma zamanım geldi. Derin buhranlar içerisindeyim nitekim.
...
Evime veda edemedim. Taşındığımızı iş işten geçtikten sonra yan komşudan öğrenmem, gerçekten bayağı acı verici oldu. Bu kadar ani beklemiyordum. Taşınmak dediğin böyle olmamalı. Sabah dağınık bıraktığım odam, akşam iş bittikten sonra eve dödüğümde bomboştu. Odtü'yü gören penceremin önünde zaman zaman yenilediğim biralarım duruyorudu; onları paketlere atmamışlardı. Odamı öyle bomboş görünce o biralardan birini dikmek istedim kafama, yapamadım. Sesim yankılanıyordu ve ben hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyordum. Bir daha asla Odtü'yü görmeyecekti pencerem, odamın yanındaki terasta içip içip efkarlanamayacaktım geceleri... Odama bile veda edemedim. Taşınmak dediğin böyle olmamalı.

Bu eve taşınışımız da kısa sürmüştü belki, ama bu kadar sancılı olmamıştı. Şu evde geçirdiğim 2 seneyi, burdan önceki evimde geçirdiğim 15 seneden daha çok özleyeceğim. Gizli bir bağ vardı aramızda. Annemle kavga edip edip sabahladığım bir terası vardı bu evin. Kocaman bir vadiye bakan bir teras... Ben o terası çok özleyeceğim eminim ki.

İnsanlar bakıp bakıp gülüyor. 9 yaşındaki kardeşim bile taşınmanın bilincinde olarak hareket ediyor, çok ayak atında gezmiyor, elinden geldiğince yardım etmeye çabalıyor, yeni odasının düzenlemesiyle boğuşuyor.

Ben yapamadım. Ne bir koli taşıdım evin bir odasına, ne de kendime ait şeyleri çıkardım koydum olması gereken yerlere. Sadece anneme çemkirdim nerde benim bunum şunum diye. Hatta ağladım hıçkıra hıçkıra, sinirden falan zannettiler, üzüntüden ağlıyordum. Taşınmak dediğin böyle olmamalı.

Hani her cismin bir ruhu olur derler ya, eski evimin kocaman bir ruhu vardı. Kapısı tekme atınca kapanıyordu, pencere yumruk atmadan açılmıyordu... Kocaman bir ruhu vardı onun, küçük bir çocuk gibi ilgi bekliyordu.

Soğuktu çok, ısınmazdı pek. Ne ayağımı dayayabileceğim bir kaloriferim vardı, ne de üstünmde kestane patlatabileceğim bir sobam. Yerden ısınıyordu sözde, ama ısınmıyordu işte. Kışları donuyorduk filan ama, çok mutluyduk. Taşınmak dediğin böyle olmamalı.

Üzülüyorum, hem de çok. Taşınmak dediğin böyle olmamalı.

Hiç yorum yok: